“Benim payıma düşen RAB'dir” diyor canım, “Bu yüzden O'na umut bağlıyorum.”
Ağıtlar 3:24
Kutsal Yazılar bize bolluk ve bereketin iyi olduğunu öğretir. Ancak mevcut dinsel öğretiler bazı yanlış uygulamaları da teşvik ediyorlar. Mesela ne kadar yoksulsanız o kadar Rab’be yakın olacağınızı söylüyorlar. Bu anlamsızdır. Böyle bir düşünce yapısı şeytandan gelir.
Bununla da kalmayarak Rab’bin bereketlerini ticarileştiren insanlar var. Hristiyanlar kendi kiliselerinde Rab’bin işine maddi olarak ne kadar katkıda bulunurlarsa Rab’bin onları o kadar bereketleyeceğini düşünüyorlar. Bu insanlar Rab’be hizmet ettiklerini sanıyorlar ama yanılıyorlar. Onları dinleyenler açgözlülükle hareket ediyorlar ama daha da kötüsü, bu şekilde imanlarını yaşadıklarını düşünüyorlar.
Oysa Rab’bin Sözü bize hayatta başarılı olmak için ne yapmamız gerektiğini zaten söylüyor (Mezmurlar 32:8). Az önce de gördüğümüz gibi, peygamber Yeremya onun payına düşenin Rab olduğunu söylemişti. Birisi gerçekten iman ettiğinde onun payına düşen her şeye gücü yeten Rab’dir. Böyle birinin daha neye ihtiyacı olabilir? Bu onun hayatta başarılı olması için yeterlidir. Rab’bin sözü Rab’be güvenenlerin kesinlikle bolluğa kavuşacaklarını söyler (Mezmurlar 28:25).
Payına düşen olarak Rab’bi alanlar dünyadaki en zengin insandan bile daha fazla şeye sahip olur. Çünkü her şeyin asıl sahibi olmasının yanında Rab Tanrı bu insanlar için gereken her şeyi gerçekleştirme gücüne de sahiptir. Ona gerçekten güvenenlere yardım etmek için hiçbir çabasını esirgemez.
Payımıza düşen Rab olduğunda, bizim yararımıza olan mucizelerin gerçekleşmesi için ne yapmalıyız? Bunun cevabı basittir: Rab’bin Kutsal Yazılarda açıkladığı isteklerine uygun olarak yaşamalıyız. Hatta her şeye gücü yeten Rab ona hizmet edenlerin bolluğa kavuşmasını görmekten hoşnutluk duyar.
Kutsal Kitaptaki hikayelerin yaşandığı dönemlerde, Rab’bin isteklerini yerine getirenler Onun güçlü elinin kendilerini koruyup yardım ettiğini görebiliyorlardı. İsrail’de yaşanan da buydu. Halk ancak her şeye gücü yeten Rab’bi aradığı müddetçe huzura ve güvene sahip oldu. Bunu yapmayı kestiklerinde ise kendilerini düşmanlarının ellerinde buldular. Bu durum ödemek zorunda kaldıkları bedelin ne kadar yüksek olduğunu fark edene kadar devam etti. Sonunda tövbe edip Rab’lerine tekrar döndüler (Hakimler 2:16-19).
Dünyanın boş vaatlerine güvenmemeliyiz. Sürekli boş hayallere dalmaya meyilliyiz. Tüm sorunlarımızın insan gücüyle ya da buna benzer bir başka şeyle çözüleceğini, böylece bir gün refaha ve huzura kavuşacağımızı sanıyoruz.
Payımıza düşenin Rab olduğunu iyice anladığımız zaman, işlerimizi yoluna koymak için çırpınmayacak ve artık çaresiz olmayacağız. Tüm ihtiyaçlarımız yalnız Rab ile karşılanacak, tüm isteklerimiz yalnız Rab ile gerçekleşecektir. Rab’bin sevgili çocukları, Rab onlar uyurken bile çalıştığı için asla yiyeceksiz kalmayacaklarından emin olabilirler.
Eğer Rab çocukları uykudayken bile onlara sadıksa, uyanıklarken, dikkatlilerken, dua ederlerken, zafer kazanacaklarına inanırlarken ve bunun için çabalarlarken o zaman ne olur?
İsa’nın sevgisiyle,
Doktor Soares